7 Kasım 2012 Çarşamba

Evim Sensin

Bugün en yakın arkadaşlarımdan biri olan Gizem'le beraber Kanyon Cinemaximum'da izledik Evim Sensin'i. Ben de herkes gibi öncelikle meraktan gittim.Erkek arkadaşını ikna edip zorla getiren kızlarla doluydu salon.Biz de hani kız-kıza gideriz,ağlarız,sinirlerimizi boşaltırız dedik.Çıkışta ağlayarak çıkıcam falan diye düşünürken NE GÖREYİM en duygusal yerde nasıl gülme krizine girerim ben! İnanın bünyem müsaade etse 24 saat ağlayabilecek yapıda,dünya duygusalı bir insanım ama sadece 0,2 saniye falan duygulandım filmde.



Öncelikle gözlerimi Özcan Deniz'in "yeni boyattığı" ve "ektirdiği" saçlarından alamadım. Daha filmin ilk saniyelerinde anlaşılıyordu bu saç olayı. Hiç de Asmalı Konak Seymen değildi bu sefer Özcan Deniz..Buram buram siyah saç boyası kokuyordu.

En çok güldüğüm yer ise : tam Leyla İskender'in kucağında evden çıkıyor,5 adım sonra adamın kollarında ölüyor. Buraya kadar her şey gayet dramatik dimi? Ama.... Leyla'nın kız kardeşini canlandıran kız ablasının öldüğünü görünce öyle bir feryat edip yere düşüyor ki oyunculuk 0. 0 bile o ana fazla geldi inanın bana. Tamam genç bir kız oynuyor 14-15 yaşlarında ama "ablaağğğğ" diye bağırdıktan sonra hani bi becerseydin o düşüş sahnesini. Zaten filmde toplasan 4 kere gözüküyosun...Tam bu sahneye gülecekken ben önümde oturan bi kız " nolyyyooo bee naptı salakk" deyip kahkaha atınca ben de tutamadım kendimi. İnanın şu an ben anlatınca olmadı ama o an duygusallıktan eser kalmadı.Erkek arkadaşım dahil olmak üzere o an konuştuğum herkes benim aşırı duygusallaşıp ağlayarak çıkacağımı falan düşünüyorlardı ama inanın ben gülmekten kendimi alamadım.



Bir diğer komedi sahne ise : Özcan Deniz evde çıldırırken kendi küçüklüğünü görüyor,evden çıkıyor caddede bir çocuk. "Anne beni bırakma" falan diyo ve Özcan da elinde sopayla çıkıp çocuğa vuruyo o sırada AYNA KIRILIYOR EFEKTİ....Allah'ım tamam hadi zaten uyarlama film yapıyosun ama o efekt nedir ya? Hani o hayal orada bitsin falan. Öyle bi şey yapsaydın be İskender..Ama yok aşırı aşırı kötüydü.

Merakımı giderdim mi,giderdim. Tüm film boyunca Fahriye Evcen güzel mi çirkin mi diye inceleme yapmaktan gözlerim şaşı oldu. Tamam kadın makyajsızdı sürekli ama bazen çok güzel bazen de hiç güzel değildi.(neyse canım ben kıskandım galiba....)Bir de Özcan Deniz o kadar çok ağladı kı.İçim kıyıldı yani.



Uyarlama olması hakkındaysa şunu diyebilirim ki , ne ilk ne de son uyarlanan film bu. O yüzden bu kadar yüklenilmesine gerek yok.Biz ki ne dizileri alıp kendimize uyarlamış,sezonlar boyunca ekrana kilitlenip onu izlemiş bir milletiz.

Son olaraksa, film çekimleri boyunca nasıl ayrı olmuş bu çift ya! Birleşin derhal! Hayır millet çekimlerde aşık olup çıkmaya başlıyor,çat diye evleniyor.Siz nasıl beraberken imza atıp çekimlerde ayrı oluyosunuz!Kendinize gelin!



Özcan Deniz = action-man kimliği altında marangoz İskender
Fahriye Evcen = kikirik Leyla ( yemin ediyorum nasıl bir kikirdemedir bu.....)

"Evim sensin" güzel bir film olmaktan önce güzel bir "iltifat" bence. Herkesin bir bunu söyleyebileceği ya da daha güzeli duyabileceği biri olmalı hayatında! Sizlere iyi seyirler:)

# A moment to  fragmanını izleyince de benzerlikleri açıkça görebiliyoruz. Yalnız bizimki Türkiye uyarlaması olduğu için rakı içiliyor tabii ki :) Kıyaslamalarının yapıldığı bir video da mevcut.







Gloomy Sunday

Dünyanın gelmiş geçmiş en depresif şarkısını buldum sizler için.
"Gloomy Sunday" , Macar besteci Rezső Seress tarafından 1933'te bestelenmiş. Seress tabii ki sizlerin de düşündüğü gibi bu eseri eski sevgilisime ithaf etmiş fakat 1. Dünya Savaşı'nın yarattığı duygusal çöküntüde olan Avrupalılar tarafından çok çabuk benimsenmiştir. Sözleri ve melodisindeki kasvet yüzünden intiharlara sebep olmuş.

Şarkı yayınlandıktan kısa bir süre sonra eserin ithaf edildiği kadın başta olmak üzere, parçanın kasvetine kapılan çoğu kişi,hatta 11 Ocak 1968'de besteci Rezső Seress bile intihar etmiştir.

Adam kendisi bile intihar etmiş düşünebiliyor musunuz?

1940'lı yıllarda eserin ünü Avrupa'yı aşmış, Amerikalı dinleyicilere kadar ulaşmıştır. Avrupada'ki örneklerinden farksız olan intihar vakaları üzerine şarkının radyolarda çalınması yasaklanmış fakat bu durum II. Dünya Savaşı yıllarının popüler şarkılarından olmasına engel olmamıştır.

Videoyu tabii ki de sona koydum hepinizin etkilenip intihar etmenizi istemem:) Şaka bi yana ben bu yazıyı yazarken full bunu dinledim ama inanın en ufak zerrem bile depresyona girmedi. (nys arkdşlr bn msglm glb)




#Orijinal olarak bu videoda şarkıyı dinleyebiliyoruz video görüntüsü biraz saçma ama ne yapalım yani:)


inanın bu bile daha depresif : BU


2 Kasım 2012 Cuma

The Carrie Diaries

Ben ki "Bi Carrie Bradshaw Degil" olarak bu yazıyı ilk yazmalıydım! O yüzden biraz kendime kızgınım. Ama kendimi affettireceğime inanıyorum.




Carrie Bradshaw aşığı biri olarak "The Carrie Diaries" tabii ki de dört gözle bekleniyor benim tarafımdan! The Carrie Diaries , Carrie karakterinin nasıl oluştuğunu bize gösterecek aslında.Nasıl o kadın olunur bunu daha yakından göreceğiz.Manhattan'a gelişini,gençliğini,üniversitedeki duruşunu öğreneceğiz.




Yeni yılın ilk ayında Ocak 2013'te yayınlanmaya başlayacakmış.Carrie'yi bu sefer Anna Sophia Robb isimli ve lanet olsun ki benimle yaşıt olan biri oynayacak. İnanıyo musunuz ben burda 1.vizelerimin başlayacağı günü bekleyeyim o orda Carrie olsun...Bu haksızlık değil de nedir?




Bakalım Carrie 1984 yılında 16 yaşındayken bizleri yine kendine aşık edebilecek mi?:) Sex and the city'nin prequeli olan The Carrie Diaries bir The Cw dizisi.Yapımcılığında Gossip Girl yapımcıları ve tüm hikayenin temel aldığı romanların yazarı Candace Bushnell var.




Mr.Big gibi yoksa ben de yokum diyorsunuz galiba..Öyle duyar gibi oldum.Ama şöyle bir olumlama yapacak olursak ; ondan önce kimler varmış da bu kadın böyle olmuş öğrenelim!




Ben bu haberi duyduğumda çok sevinmiştim umarım bu beklentim/beklentilerimiz boşa çıkmaz!  Umarım sıradan bi 80'ler dizisi olmazsın.Olma! Merakla bekliyoruz:)

 I love Carrie Bradshaw,you know!